Neden Hector?

“ İyi erdemlerin sembolü Hector ...“

Gılgamış’tan Don Kişot’a, Aeneas’tan Memê Alan’a ve İnce Mehmed’e kadar öyle çok kahraman var ki…

Bu bolluk içinde yine de tek bir kahraman seçeceksem eğer, bu Hector olacaktır. Dünün, bugünün, mağlup ve mağdurların sembolü Hector!

Troia’nın asi, ama aynı zamanda asil çocuğu Hector!

Troia kral ve kraliçesinin hünerli ve sevimli oğlu Hector!

Zengin Troia’nın geleceği ve koruyucusu Hector!

Hayat bir arzular toplamı değil, bir hayal kırıklıkları toplamıdır. Hayatta zaferler sayılıdır, mağlubiyetler sayısız… Hector’un dramı bunun en iyi örneği… Hiçbir suçu, günahı olmadığı halde genç yaşta güzel karısı, küçük oğlu ve huzurlu şehriyle en mutlu günlerini yaşadığı bir dönemde mağlubiyete ve ölüme mahkum edilir, İda Dağı’nı mesken tutmuş Tanrılar tarafından. Öykü uzun, hatta sonsuzdur. Hector’un küçük kardeşi Paris, suyun öteki yakasından, güzelliği dillere destan Helena’yı gizlice kaçırıp Troia’ya getirmiştir; kıyametin koptuğu andır bu. Suyun öteki yakasındaki tüm Helen beyleri de mahşerin ölüm atlıları gibi Agamemnon’un önderliğinde birleşerek Troia’ya savaş açmıştır. Aniden gelen, kaçınılmaz, herkese sadece ölüm getiren bir felakettir bu.

Oğul, eş, baba ve prens olan Hector artık bir komutandır. Asla arzulamadığı aptalca bir savaşın, sonunda hayatından da olacak hüzünlü, çaresiz komutanı. Ülkesini, şehrini, ailesini, eşi ve çocuğunu, namus ve haysiyetini korumak için, öleceğini bildiği halde savaşmak zorunda olan bir bahtsız komutan.

Ve bu kahraman komutanın son derece trajik sonu; Mağlupların muzafferlerden üstün tarafı da, onları ölümsüz yapan özellikleri de işte bu; onlar hem iyi anlatıların sağlam kurucularıdırlar, hem de insan olarak muhtaç olduğumuz iyi erdemlerin sembolüdürler.

Kahraman Hector; dün de böyleydi, bugün de.